Ve Bodrum Rüyası Biter..

Yokus basina geldiginde Bodrum'u goreceksin,
Sanma ki sen geldigin gibi gideceksin..
Senden oncekiler de boyle idiler,
Akillarini hep Bodrum'da birakip gittiler..

Ne kadar da doğru söylemiş Halikarnas Balıkçısı..

24 saat uyanık, ama yorgun değil huzurlu.. İnsanların tası tarağı toplayıp gidip yerleştiği kadar var.. Nasıl anlatsam nerden başlasam diyorum ben de; Bodrum Bodrum..

Öncelikle otelimizden bahsedeyim; Latanya Beach Resort. Denizi mavi bayraklı, tertemiz, serin ve muhteşemdi.. Yemeklerimiz de harikaydı ama sürekli "bir şey saati" bizi mahvetti.. Pizzası, waffleı, pişisi, pidesi, meyvesi, dondurması derken göbeğimde bir genleşme meydana geldi :)) otel merkeze 15 km uzaklıkta ve kapının önünden minibüsle çok kolay bir şekilde Bodrum atmosferine katılabiliyorsunuz..

Bodrum Cafe'nin Türk kahvesine ve yanındaki suyla servis edilen damla sakızına bayıldık! Bütün gün hasretini çektiğimiz şey, bol köpüklü, şekerli bir Türk Kahvesiydi..

Bi gece Hakan Altun'a gittik.. 212 Live'daydı.. Kendisini pek dinlemişliğim yoktur.. Sevmem de diyebilirim ama uzun zamandır hiç eğlenmediğim kadar eğlendim.. Sahnesi muhteşemdi ve ben bu kadarını beklemiyordum.. Bir ara ayakkabılar çıktı.. Artık siz düşünün halimizi..

Yat maceramız da var tabii.. Önceden deniz best of'um Fethiye iken (ki sürekli denizinin Pepsi Blue rengi olduğundan bahsederim) şimdi bütün tabularım  yıkıldı, yerlerde.. Bodrum'un muhteşem koylarını gezmeden, her birinde uzun uzun yüzmeden gelmeyin.. Cesaretiniz varsa Meteor'dan atlayın, Akvaryum'un güzelliğini önce uzun uzun tekneden izleyin, sonra kendinizi o muhteşem doğa harikasının serinliğine bırakın.. Miami'yi aratmıyor ve gözümün önünden gitmiyor..

Dikkatimi çeken bir başka şey de "Evli, Mutlu, Çocuklu".. Demet Akalın'ın bunun üzerine ne hitleri çıktı ama nereye gidersek bu şarkı çalıyor.. Evren bize bi mesaj gönderiyor sanıyorum :))

Bodrum kalesini de gezmeden dönmek olmazdı.. Manzarası da Bodrum evlerinin bir arada ve çok güzel görülmesini sağlıyor.. Biraz temizlik açısından eksikleri vardı ama manzarayla ilgilenmekten pek gözünüze çarpmıyor..

Kaleden sonra vaktimiz kısıtlıydı ama denize girmeden de olmazdı.. Bianca Beach'i duymayan kalmamıştır.. Biz de bi keşfe çıkalım dedik.. Bembeyaz tertemiz bi yer.. Damsız almıyorlar.. İnsanlar hep seçilmiş belli ki.. Hiçbir şeyden rahatsız olmuyorsunuz.. Deniz harika.. Yiyip içiyoruz.. Yemekler de çok güzel.. Demet Akalın da oradaydı.. Kızkıza sohbet muhabbet.. 6'da hesaplar kapanıyor, toparlanmaya başlıyorlar.. Biz kalkmamakta direniyoruz :)) Akşam myPiyasa konseptine geçiliyor.. Kaliteli bir mekanda güzel bir denizle buluşmak istiyorsanız doğru adres..

Gece ise biraz müzik dinleyip bir şeyler içmek isterseniz tavsiye edebileceğim yerler; Fink, Helva, Küba, Vittoria, Catamaran, Marina Yatch Club (gittiğimiz akşam Fatih Erkoç vardı, o klasiklerden kimse sıkılmadı)..

Bodrum'da hoşuma giden bir başka şey de; "kaldırımlar yayalar içindir" sloganı.. Yollar tek şerit ve kaldırımlar çok geniş.. Yürüyerek Bodrum'un keyfini çıkartmak için ideal..

Barlar sokağında barlardan çok hediyelik eşya dükkanları var.. İncik boncuk, biz kadınların gözünü alamadığı süs eşyalarıyla birleşince cıvıl cıvıl rengarenk vitrinler çıkıyor ortaya.. Ayrıca Marina'da da büyük markaların mini butikleri var, çok sevimliler..

Bodrum'un bir başka simgesi de deri sandaletler.. Nasıl rahatlar anlatamam.. Ben düzleri yerine zincirli boncuklu olanlarından tercih ettim.. Bir de Eda Taşpınar modeli vardı ki denemeye kalktım.. Tek tek kemerleri bağlamanız gerekiyor ve benim o kadar boş vaktim yok :))

Güzel Sanatlar Fakültesi'nin yanındaki standlara da bi göz atın, eşinize dostunuza şık hediyeler alın.. Tabii kendinize de bir Bodrum hatırası..

İnanın rüya gibi ve çok hızlı geçti.. Günü 48 saat yaşadık, uykusuz kaldık, çok yorulduk ama yine de yetmedi.. Biz de aklımızı Bodrum'da bıraktık..