e-posta

trendpinari@gmail.com

13 Eylül 2011 Salı

BNG: Safranbolu

Merhaba,

Pınar Çelebi'niz geri döndü..

Sosyal Medya platformlarından takip edenler bilir.. Bu aralar çok geziyorum.. Çok ah'lar da alıyorum tabii.. Herkes "bi dur artık, bi otur yerinde" gibi şeyler söylüyor.. Burayı sansürlü geçtim takdir edersiniz :)) Geçen gezimizden eksik kalan bi postum vardı önce onu tamamlayayım dedim sırada Bozcaada var..


Evet şimdi Safranbolu zamanı.. İlk gidişim değildi hatta geçen yaz yine oradaydım o yüzden evler falan pek ilgimi çekmez oldu artık.. Safranbolu benim için "yemek" demek.. Göbeğime göbek kattım her zamanki gibi.. Ama bu sefer Did by Did çantam kurtarıcım oldu.. Sipariş ederken çok büyük gibi gelmişti ebatları ama göbek kamuflajı için biçilmiş kaftanmış :)) Safranbolu halkı da çok beğendi çantamı, adım başı durdurup nereden aldığımı sordular.. Didem'cim kartını yollar mısın bana? Herkese tek tek yazmak zor oluyor :))



Neyse konu çok dağıldı.. Direk çarşıya daldık.. İncikti boncuktu safrandı evdi derken baya bi yorulmuşuz..


Safranbolu'daysanız yorgunluk kahvesi Arasta'da Boncuk'ta içilir sevgili izleyici.. 1661'den beri hem de.. Bayılıyorum buraya.. Eski sandalyeler masalar.. Sunum da çok hoş.. Karadut şerbeti ve közde kahve.. Şerbeti yudumladıktan sonra hemen "Nerede bulabiliriz?" diye soruyor herkes.. Asma yapraklarının altında, nostalji yaşayın biraz.. Emin olun iyi gelecek..


Ben çok gezemedim bizimkilerle arkadaşlarımla buluştum ama ara sokaklarda çok güzel hediyelikler bulabilirsiniz.. Meşhur Safranbolu evlerini de uzaktan bir bütün halinde izleyip fotoğraflarınıza fon yapmak isterseniz Hıdırlık tepesine çıkın.. Bazı konakların içinde gelenksel kıyafetler içinde figürler görebilirsiniz..

İmren'den lokum almayı da ihmal etmeyin.. Taptaze ve mükemmel.. Üst katını da gezin mutlaka.. Hatta gruplar için Safranbolu tanıtımı da var barkovizyonda.. İmren'in kahvesi de çok güzel.. Ya da şöyle söyleyeyim Safranbolu'da bir güne 5-6 fincan kahve sığdırabilirsiniz.. Bakır fincanlar, şerbetler ve lokumlarla sunum çok güzel olunca bir tane yetmiyor açıkçası..

Kahve fincanı, tepsi, cezve, lokumluk, şerbetlik alabilirsiniz.. Eve dönünce o keyifli anları tekrar yaşayabilmek için.. Gerçi oradaki kahvelerin, manzaranın ve ortamın yerini tutar mı bilinmez.. Asmazlar Konağı da gezilecekler listenizde olsun, sonracığıma Cinci Han da var..


Safranlı sabunlar, kolonyalar, çaylar, zerdeler lokumlar ve safranın kendisi de alınması gerekenlerden.. Safran Çiçeği diye yepyeni bir dükkan var, biz çok beğendik, tertemizdi ve alacaklarınızdan öte bir sürü güleryüz vardı içeride..


Safranbolu'dan ayrılıp Bulak-Mencilis Mağarası'na gidiyoruz ki bu seneki ikinci mağaram.. Evren bir mesaj mı göndermeye çalışıyor diye aklıma geldi şu an :)) Şibumi'den etkilenmiştim ama hiç böyle düşünmemiştim :))


Çok yüksekte.. Nefesiniz kesiliyor merdivenleri çıkarken..


Ama içerisi çok güzel.. Daha önce gezdiğim mağaralardan farkı dikit ve sarkıtları bir sürü şeye benzetebiliyorsunuz.. Heykel gibiler..Ve bir de pırıl pırıllar, simli gibi.. Biraz basık, ama nedense ben bu tür yerleri çok seviyorum.. Bir hedefe ulaşmak gibi..


Dönüşte merdivenlerin arasındaki Teras Cafe'de mola verip Bağlar Gazozu içiyoruz.. Onu da içmeden dönmeyiniz ;)


Tekrar Safranbolu için yola çıkıyoruz ama böğürtlenler bizi hedefimizden saptırmaya kararlı.. Bir de beyaz pantolon giymişim ki sormayın çok dikkatli davranıyorum kırmızı lekelere bulanmadan çıkabilmek için.. Aslında sabah beyaz etek giymiştim ama, tv'deki spiker kız küçük kasaba manikürcülerine benziyormuş ben ne kadar güzelmişim konuşmaları yayılırken etrafta, üzerime nutellalı bıçağı düşürerek beyaz pantolona transfer oldum :))


Böğürtlenlerden kopup Kastamonu yolundaki Çverikköprü'de alıyoruz soluğu.. O kadar acıkmışız ki tandır ve iç pilav kesmiyor.. Kastamonu usulü Etli Ekmek de sipariş ediyoruz.. Hepsi muhteşem..


Arkasından tavsiye üzerine Ev Baklavası geliyor.. Yok böyle bir şey! 4 saatte ağır ateşte pişiyormuş.. Ki ben hiç sevmem ne baklavayı ne de şerbetli tatlıları.. Ama eriyip bitiyorum yerken.. Hayatımda yediğim en güzel baklavaydı.. Bundan sonra bayramları orada geçirip kapı kapı dolaşıp baklava yiyip kahve içeceğime söz veriyorum kendi kendime..


Üzerine de bir kumda kahve söylüyorum.. Bu sefer yanında nar şerbeti.. Narın zamanı olmamasından mütevellit biraz ekşiydi.. Ama masadan kalktığımda ne dedim? "O kadar mutlu ve huzurluyum ki şu an, 3 gün hiçbir şey yemeyeceğim keyfim bozulmasın diye.."


Ne mi giydim?

Bluz: Limon Company
Jean: Mango
Clutch: Did by Did
Ayakkabı: Prada
Gözlük: Rayban

Şu an oksijen çarpmasının etkilerini atmaya çalışıyorum üzerimden, başım, omzum boynum da felaket ağrıyor o yüzden bugünlük bu kadar dostlar.. Fotoğraf açısından biraz zayıf bir post oldu farkındayım ama hiçbirimiz öyle çok çekmemişiz nedense.. Onu bunu bırakın da bir şey söyleyeyim mi?

"BU YAZ HİÇ BİTMESİN!"

xoxo :*

3 yorum:

Did Dans La Mode dedi ki...

Gerçekten Pınar Çelebi oldun ama sen :) ben gezmeyi de gezgin ruhlu insanları da çok seviyorum. Yine harika kareler varr... O dut şerbetinden 1 kg kadar içebilirim sanırım nasıl güzel bir tat değil mi? Bu çanta sana çook yakıştı Pınarcımm çok güzel görünüyorsun...

İnci CEM dedi ki...

gerçekten çok güzel geziyorsun trend pınarım..anlatımmında çok hoş yani..sanki gitmiş gibi oldumm..teşekkürler..hadi çabuk ol merak ettim Bozcaadayı ))seni izlemeye devam ediyorum..hemmde merakla..sağlıkla kal..

Kuzununannesi dedi ki...

bu 2. safranbolu okumam bloglarda gercekten sahane bır yer bunu anladım ve gıdılecek yerler arasına alındı:) sevgıler