e-posta

trendpinari@gmail.com

6 Eylül 2011 Salı

BNG: Amasra'da Neler Olmuş?

Ben eskiden kafam bozulunca soluğu Amasra'da alır, Ağlayan Ağaç'ın altında oturup, Tavşan Adası'na ve yarımadaya vuran dalgaların sesiyle huzur bulurdum.. Yine öyle sessiz sakin olur sanmıştım.. Yanılmışım..Nasıl bir kalabalık.. Araba park edecek, uyuyacak, adım atacak yer yoktu Amasra'da.. Kalabalığın iyi yanı görecek daha fazla şeyin olmasıydı.. Yorulduk ama değdi, dinlenip huzur bulamasak da nostalji vardı Amasra'da..




İlk durağımız yol üstündeki Bakacakkadı tepesi.. Teyzeciklerin elleriyle yaptığı turşular, reçeller, tarhanalar.. Arkasından muhteşem manzara.. Bartın'ın çileği çok meşhurdur söylemiş miydim? Fatih Sultan Mehmet şehri almaya geldiğinde bu tepeden bakıp lalasına; "Lala Lala, Çeşm-i Cihan bu mu ola?" demiş.. (Dünyanın gözü) Zamanın imparatoru savaşmaya bile gerek duymadan kendiliğinden şehrin anahtarlarını Fatih'e teslim etmiş..


Akşamüstü geldiğimiz için pek bi ekşına karışamadık yol yorgunluğundan.. Liman'da balığımızı yiyip uykuya daldık.. Sabah erkenden güzel bir kahvaltı yaptık Küçük Liman'da ve ilk durağımız tabi ki bayanların oy birliğiyle çekiciler çarşısıyla incik boncuk alışverişi oldu :))




Çekiciler çarşısının adı ahşap sanatından geliyor.. Eskiden orada bulunan esnaf her şeyi kendi el emeği göz nuruyla yoğurarak sunuyormuş müşteriye ama şimdi olay ticarete dökülmüş.. Yine de güzel, farklı objelere rastlıyorsunuz.. Bartın'a özgü bir şey daha var: Tel Kırma.. Makaralardaki telleri iğneyle işliyor sonra da bükerek kırıyorsunuz.. Yaptığımdan değil çok gördüğümden :)) Tel kırmanın bir çok versyonu var: Masa örtüleri, Kına gecesi için kırmızıları, tepsi içi döşemeleri, sigaralık, gece çantası, eşarp vs. vs..


Çarşıda o kadar zamanı nasıl harcadık bilemiyorum ama güzel bir Türk Kahvesi'ni hakettik.. Amasra'ya gittiğinizde kahvenizi mutlaka Lutfiye'de için.. Herkesin ortak fikri: "Kahvem ilk defa tam istediğim gibi geldi.." Lutfiyenin dekorasyonu, tatları, ortamı o kadar güzel ki, ayrı bir post yapmayı düşünüyorum..



Kahveler içilip fallar bakıldığına göre istikamet kale! Önce Amastris Hamamı önünden geçiyoruz.. Sonra köprüden yarımadaya konuveriyoruz.. Köprünün bir tarafında güneş sudaki yansımalarıyla oynaşırken, diğer tarafta Tavşan Adası muhteşem bir fon oluşturuyor fotoğrafseverlere.. (Niye bu kadar yayılmışım onu anlayamadım ama :))


Sırada Ağlayan Ağaç var.. Su buharı yaprakların üzerinde birikerek damlacıklar halinde üzerinize yağdığı için burasının adı böyle.. Yoksa ağladığı falan yok bildiğiniz servi.. Ağaç da öldü ölecek; çok yaşlı ve bakımsız.. Mekansa mükemmel; salaş ve sevimli..Ama dediğim gibi sakin bir günde mutlaka gidin.. O huzuru yaşamadan ölmeyin.. Dürbün kiralayın, çayınızı söyleyin, adadaki tavşanları izleyin.. İyi bir çocuk olursanız belki yunusları da görebilirsiniz..


Aynı yoldan dönmeyin elbette.. Kaleiçindeki evleri görün, Seyir teraslarından Amasra'ya bir bakış atın.. İnsanların emeklilik hayallerini süsleyen, çok sevimli bir balıkçı kasabası burası..



Kaleden indikten sonra yine Çekiciler Çarşısı'nda aklı kalanlar vardı.. Bir tur daha attık.. O kadar acıktırdı ki temiz hava ve yürüyüş.. Bir kere Amasra'ya geldiysen balık ve salata yemeden gitmeyeceksin kardeşim! Benim ağzına balık sürmeyen arkadaşlarım vardı.. Taa ki Amasra'daki lezzeti tadıncaya kadar.. Bir tek Amasra'da balık ve sirkeli salata yiyen insanlar tanıyorum ben.. O derece de iddialıyım yani :)) İki meşhur balıkçısı var Amasra'nın.. Biri Çeşm-i Cihan, diğeri Canlı Balık.. Çeşm-i Cihan'da 1-2 kere balık yemişimdir.. Manzarası kalabalığa baktığı için pek çekmez beni.. Ama Canlı Balık'ta denize sıfırsınızdır.. Pencereler bile giremez suyla ve deniz kokusuyla aranıza..




Amasra'da bir mezgit fileto vardır ki dillere destan.. Mevsimiyse mutlaka deneyin.. Başka yerde pek rastlamazsınız.. Yoksa barbun.. Tabii zevkler tartışılacağı için bana bakmayın siz ben hep bu ikisinden yana kullanırım tercihimi.. Salata 20 çeşit.. Hem de sirke dolu küvetlerde yıkanıyor tüm malzemeler.. Elma sirkesi o kadar da keskin olmadığından yüzünüz pek buruşmuyor.. Yaa ne anlatıyorum ki ben, denemeden olmazzzz!


Tatlı yemeden balık ölmezmiş derler.. Canlı Balık'ta balığın üstüne gidecek muhteşem tatlar var.. Çok bayık bir şey istemiyorsanız yine Bartın'ın meşhur manda yoğurdu üzerinde gezdirilmiş bal ve fındıkla kapanışı yapabilirsiniz.. Hem hafif hem sağlıklı..


Bartın'da "Galla Pazarı" diye bir şey vardır (Kadınlar Pazarı'nın Bartınca'sı :)), bi farklı versyonu da Amasra Meydan'da.. Bartın'da bahçelerinden topladıklarını da getiren köy kadınlarının yerini Amasra'da onları pişirip, paketleyen kadınlar alıyor.. Bi nevi sosyete veya üşengeç pazarı da denilebilir.. :)) Reçeller, turşular, erişteler, tarhanalar, şuruplar, marmelatlar burada da devam..


E artık çok gezdik bugün yorulduk.. Haydi dinlenmeye..

Peki ne mi giydim?

Bluz: Sabra (Cansu Dere Ezel'de giymişti, hadi itiraf edin bana daha çok yakışmış di mi :P)
Jean: GRJ Jeans
Ayakkabı: Converse
Çanta: Guess
Saat: Guess Collection
Gözlük: RayBan

3 yorum:

Stil Direktoru dedi ki...

haklısın canım tam cennet ve oy dönemi akpye kendini satmadılar bambaşka bir yerdir Ata'mızın tepeden silüeti ayrı güzel öperim

Taurus Skywalker dedi ki...

Gezi yazılarını çok eğlenceli buluyorum. Hep yaz böyle. =)

..trend Pınar'ı.. dedi ki...

Stil Direktörü; oraya da mı gittin Ediii? :)) çok haklısın canım, beraber kaçalım bi ara ;)

Taurus Skywalker; teşekkürler Serdar'cım devamı da geldi ;)